CLICK HERE FOR BLOGGER TEMPLATES AND MYSPACE LAYOUTS »

31 Aralık 2010 Cuma

Hala o tisortu giyiyorum yatarken. Oyle askin, namusu olmaz.

30 Aralık 2010 Perşembe

1102.

- Toplum icinde, nerede iki erkek, nerede iki kadin zitlasmasi goreyim, zevkten 4 kose oluyorum. Gercekten 4. Bildigin kare surat boyle. Simdi boyle is dunyasinda, ne bileyim okullarda, sokakta, yakin arkadaslarinin sevgililerinde, eski sevgililerde, iki tane yakin arkadasin yanina gelen ucuncu az yakin arkadaslar falan filan. Bu gibi durumlarda, kadinlar kadinlari, erkekler de erkekleri cekemiyor ya, bayiliyorum. Nerede boyle atraksiyon goreyim, patlamis misirimi alayip izleyesim geliyor serefsizim. National Geographic'teki hayvanlar gibi. Sonra insanlarin fazla onemsendigini, onun ilgi cekici, farkli bir varlik olmasindan cok, buyuk cogunlugunun hayvani icgudulerinin esiri oldugunu goruyorum. Hosuma gidiyor. Kendim de, ne zaman hayvani davransam, sonradan kendime kiziyorum, ulan ne pis adammisim diye kendime gulup geciyorum.

- 2010 iyiydi lan, iki bin on. cok duz boyle, simetrik, net. yani mesela 2000'i dusunun simdi bi, sonra 2001 geldi. ne kadar sikten, ne kadar boktan bir yil lan 2001. nasil uzulmustur kim bilir ulan nasi 2000 olamadik, nerde yanlis yaptim, allahim beni bu acidan kurtar diye hayiflanmistir bence. halbuse 2002 oyle mi, adam ambigram bi kere, forsu var. oyle de cevir boyle de cevir, egilip bukulmuyo. simdi gelelim 2011'e. boyle bir uzgun, boyle bir yasli. nasi desem cok garip. Hic iddaasi yok. 2012 oyle degil ama, Nostradamus, kiyamet falan bir sekilde pacayi siyiracak. Ben de kafayi siyirdim sanirim. Bays.

sifirnoktaiki.

Dun aksam harika bir oyun izledim. Tavsiye uzerine gittim, tesadufen tavsiye sahibi cicegim ile de ayni oyuna gittim sanirim. Bazi Sesler, Joe Penhall'in bir oyunu. Asil nokta oyunun muhtesemligi degil, oyunculuk performansi, ve in-yer-face adi verilen nispeten bu ulkede yeni bir tiyatro akiminin bir temsilcisi olmasi. Zira bu oyun, klasik tiyatro anlayisiyla oynansaydi, oyuncular bu kadar cesur, bu kadar 'karsi', bu kadar kendine guvenen insanlar olmasaydi, hic bir tadi olamazdi, hikaye havada kalir, oldukca yapay bir sey seyrederdik. Of.

Yazacak cok seyim var, zira dun gece cok guzeldi. Ama yazdiklarim kadar olsaydi hayatimda birseyler, cok daha cirkin bir adam olurdum.

Yilbasi hediyem, 'o' gece olsun. Zira yilbasina cok bombastik bir planim yok, oyle cikayim gezeyim bulusayim falan. Klasik ev partisi iste. Hem ucuz oluyo, mesela gitsem BronxPi'ye gitmek isterdim yarin. Baktim, 15 lira giris. 15 lira'ya dun gece muhtesem bir sahne sanati izledim lan ben. Neye gircekmisim, kalsin, sizin olsun. Ya aslinda o kadar pahali da degil, yani bi yerde caydirici bir yonu oldugunu dusunuyorum bu fiyatin, yarin av pesinde, Taksim'de dolasacak cuk sayisini dusununce. Bilmiyorum lan, gideriz belki, bakariz.

24 Aralık 2010 Cuma

ihtimal hesabi.

Cok dalga gecildi bu sozle ama, 'Bir ihtimal daha var, o da olmek mi dersin' sozu cok guzel. Anlayana. Let me inside. Lisede olasilik problemlerini babamla cozmeyi cok severdim. Cok guzel muhabbet ederdik hayat ustune. Ben olasilik dedikce, o ihtimal hesabi demekte inat ediyordu. Kendine ceki duzen veremeyen insanlar, esneyemeyen insanlar inat eder derdi. Kendi de oyleydi. Biraz benim gibi. Meseden kaideler uzerine oturmus golgelikler gibi, alevden baska herseye dayanikli catilar gibi. 35lik profiller uzerine aluminyum cardaklar gibi ucuz degil, esnek degil, umursayan degil. Let all that run through the fields through the quiet. Ben hep saglam durdum. Saglamligimdan mutlu degildim, yanmak, yikilmak, umarsizca islanmak istedim. Hep yagmuru bekledim, gunesin elinden tutup getirdim. Oldugu yerde, kipirdamadan biseyler icin caba sarfeden, cabalayan adam rollerindeydim. Naptim ettim, degistiremedim. Oyunlarla aram cok iyidir. Biri bana oyun getirsin, cok cabuk kavrarim, kisa surede de acayip iyi oynarim. Peki ya sikildigim, oynamak istemedigim zaman nolucak?
Go on with their own, on with their own hidden ways. Not to wait.

23 Aralık 2010 Perşembe

hast.

Kis sezonunun ilk hastaligina hosgeldim. Burnum akiyor, bogazlarim agriyor, gozlerim kasiniyor ve yaniyor, sigara icmek bile bir iskence, hala yollanan sarkilarla huzunleniyorum. Uzerine Sabahattin Ali okuyorum, Sait Faik okuyorum, tiyatro oyunlarinda kendimi buluyorum. Underground, ultra dandik, ama kaliteli muzikler dinleyip jelibon yiyiyorum. Playstation oynuyorum. Disari cikiyorum. Asik oluyorum ama konusacak takat bulamiyorum. Flort ediyorum, dans ediyorum. Sonra. Vazgeciyorum.

Agzim yandi senden, yemeklerimi bile ufleyerek yiyiyorum. Sigaramin kulunu elimde biriktiriyorum. 

Yorgunum. Yoruldum. Ne istedigimi hala bilmiyorum. Yersen.

19 Aralık 2010 Pazar

triger.

Istediklerim o kadar net ki, keskinligi esasina zarar veriyor. Zaten, muhabbet doyulmaz bir pinarmis. Duduk caliyor, hakem maci bitiriyor. Ikide sifir. Bakalim ucun birini ne zaman alicaz diyor kaptan, arkadaslarina. Basina yaptigi aciklamada ise, onumuzdeki haftalara bakicaz diye yalan soyluyor. Zaten en iyi yaptigi sey, yalan soylemeyip dogrulari soylememek. (?) Arasi boyle, kisik ateste yemek pisirir gibi. Vuslat gormek istiyoruz sezon sonunda diye de ekliyor.


Uyandigimda nefes alamiyordum. Sigara yaktim, ilk defa gecmedi.

18 Aralık 2010 Cumartesi

w.

Kadinlar cok tehlikeli varliklardir. Cihangir'de bir kosebasinda, Beyoglu'nda alelade bir bar konserinde, Kadikoy'de balonun altinda veya Uskudar'da eski bir apartmanda, her an sizliginizi sizden alabilirler. Unutmayin, yaradilislarinda var.

13 Aralık 2010 Pazartesi

Kar.

Bence bu kadar soguk hava hic guzel bir sey degil. Zira, eger bu kadar soguk olacaksa adam gibi kar yagmali, soyle yerde 10 santim kar olmali, botlarimizi giymeliyiz falan. Kuru kuru soguk ne amina koyim, bosu bosuna. Hani bakardik eskiden, ulan tam kar tutcak hava, bi yagsa da okul tatil olsa diye. Iste oyle hava bi haftadir. Gel gelelim adam gibi yagmiyo serefsiz. Hava durumuna bu kadar sitem etmem de harika dogrusu. Mikail gibi adamim.


Bi gun bu blogda hakkinda yazip sevdigim kadinlari bir araya toplasam, hepsini atese versem, ne bicim olur he. Cok guzel olur bence. Hepsi yaniyo lan, gozumun onune getiriyorum, cok komik. Saka saka, korkmayin hemen. Fakir picler. 

Pizza'm oldu, ben gidiyorum.

12 Aralık 2010 Pazar

Allah bizi olmamis kadinlardan korusun.

3 Aralık 2010 Cuma

Hayatima giren kadinlar oldu yillardir. Ama kimi sevip sevmedigimi, kime ne kadar deger verdigimi, benden baska kimse bilemedi. Ne o kadinlar, ne de arkadaslarim, anlamadilar, anlatamadim. Hep elime yuzume bulastirdim, bunun sebebinin ne oldugunu gor-e-medi-ler. Akilli, yalanci, ve kimi zaman manipulatif bir adamin hangi durumlarda durustlestigini, ya da hangi kosullar altinda sicip sivadigini, en iyi yaptigi seyi beceremedigini anlamadilar. Yalanci coban misali. Anlatmadiklarimi anlasalardi, anlat demeyip beni de anlatamadiklarimi anlatmaya calismaktan kurtarirlardi. Iste o yuzden, konusursam tam konusup, susarsam tam susuyorum. Ve bu halimi cekemiyorum. Agir sonuclar, hafif olaylar.

1 Aralık 2010 Çarşamba

Aralik aylari benim icin hep soguk ve kotu oldu hayatimda. Yilbasina hep mutsuz hep boyle yeni yildan umutlu girmeler falan. Iki tanesi haric.

30 Kasım 2010 Salı

Anne, Bitti.

23 Kasım 2010 Salı

Kop-uk.

Kutu oyunlarini cok severim ben. Tam bir oyun manyagiyim. En sevdigim oyunlar Tabu, Trivian Pursuit, Risk, Boggle, Scrabble ve Monopoly'dir. Boyle sabahlara kadar oynayabilirim, sevdigim ve guldugum insanlarla.


Biz seninle hic oyun oynamadik, sabahlara kadar, gozlerimizden yas gelinceye kadar gulerek. Bir kez daha hep yek attim. Yine hayallerimi kolumun altima aldim.


Deniz kenarini cok severim ben. Dalgalar, tuz kokusu, sesler-in. Sicak kumda yatip, denize atlarim bazen. Iskeleden yuruyerek, konusarak, denize dogru adim adip duserim. Komik ve klasik bir espri gibi gelir bana. Cogu zaman da gulumser iskeledeki insanlar-im. Bazen de sahilde yurumeyi, hatta sinirli, uzgun zamanlarimda kosmayi severim. Ayaklarim kuma gomulerek. Yeryuzu, ruhumu asagiya cekiyormus gibi gelir, benim de her kosar adimimda ayaklarimi kumdan kurtararak, kendimi de yasamdan kurtardigima dair cocuksu bir hayalim vardir. O yuzden uzgunken, kizginken, umutsuzken, hep islak kumlarda kostum ben. Kosacak islak kumlar aradim. Kopurmus damlalar, bacaklarima carpip urpertirken, nefes alamayincaya, cigerlerim yanincaya dek kostum. Bazen durup ayaklarima bakarim. Kuma gomerim, her gelen damla onlari tekrar uste cikartir.


Biz seninle hic denize gitmedik. Gitmedin, gelmedim, gidemedim, gelmedin.


Baska seyleri de severim elbet hayatta. Mesela yemek yapmayi cok severim. Cok zor gelir genellikle, ama o ruh halinde olmayi severim. Mutfaga girip, guzel bir muzikle yemek yapmayi severim. 1-2 saat ugrasip da, her domatesin kabugunu kusursuz soymaya calisirken ben, yemesi 15 dakika surer. Yemek yapmak, ol-a-mayan iliskiler, yanyana dur-a-mayan insanlar gibi gelir bana. Cok uzun sure keyif alirsin yaptigin seyden. Yemegi yemesi ise, o emegi, o sureci, kurumus bir bulasik artigina cevirmek sadece 15 dakika alir. Iste bu yuzden yemek yapmayi severim, ama yapmam. Ta ki bir esik noktasina kadar. Daha onceki tariflerim bunun suclusu. Her seferinde pilavin tutmayacagini bile bile, tarifteki yanlisi bulmaya calismakla gecti benim omrum.


Ben hic senin burnuna pudra sekeri surmedim. Havuclarin dibini ucak yapip, agzina dogru ucamadim. Biz hic, yemek tariflerine bulanmisken, yagli ellerle, islak kollarla, terli alinlarla gulusup sevismedik.


Muzik dinlemeye bayilirim. Hayatin tamamen bir playlistten olustuguna dair dini bir inancim mevcut. Ben bu 'din'in gereklerini yerine getirirken, konserlere gitmem mesela. En sevdiklerimin konserlerine giderim. Para vermeye degmez bulurum cogu konseri. Usenirim. Bu kadar guzel bir dinde bile maalesef ramazanda icki icip de kadir gecesi oruc tutan musluman gibiyim. Muzik, sahnede izlediginde degil, bilgisayarina indirirken degil, cd alirken degil, afisini gordugunde degil, sadece notalari icinde bir yerlerde duyabildiginde, sozleri uykunu kaciracak kadar beynine islediginde degerlidir benim icin.   


Biz hic muzik 'din'lemedik birlikte. Kendi sozlerimizi, favori notalarimizi, hep birbirimizden habersiz hissettik, sonra da olanlara mal ettik. Sevisirken hic sarki acmadin. Hic en sevdigim ezgileri mirildanarak uyutmadin beni. Uyutmadik birbirimizi.


Daha onlarca sevdigim sey var, ama ne yazabilecek ne de soyleyebilecek kadar gucluyum. Bu kadar sevdigim sey varken, en sevmedigim seyleri bulabilmene hayran kaliyorum bazen: Tutarsiz hickiriklar. Kopuk hayatlar. Yarim kadinlar, ceyrek adamlar.

31 Ekim 2010 Pazar

lades.

dün akşam dedim şen sevgiliye;
seninle lades tutuşalım diye.
imalı bir eda katıp sesine,
sevgili dedi ki; "söyle nesine?".
dedim aldatırsam ben seni,
öpeyim bir kez beyaz enseni,
aldanırsam üç gün yüzüme bakma,
saçını önümde çözüp bırakma,
görelim yenecek diye kim kimi,
güldü; kabul etti bu teklifimi.
sevgilinin dalgınlığı benden de derin,
otururken kuş tüyü ipek minderin
bir ucunda o, bir ucunda ben
başımız önde düşünüyorken
ne hile bulalım diye yarına
sevgili saçını omuzlarına dökerek dedi ki;
"al tara saçımı, bir tel incitmeden!"
ben oyunu, ladesi değil,
tüm benliğimi unuttum bir an
o'nun bu beklenmeyen iltifatından
daha tarağa elim gitmeden
"lades!" dedi, yerinden fırlayarak,
düştü, parçalandı yerde fildişi tarak.


nazim,

27 Ekim 2010 Çarşamba

sesler.

simdi soyle bisey var, ben ses ve goruntu konusunda inanilmaz takintiliyim. cosukur teknoloji gelistiginden beri dizi olsun film olsun, hd olmazsa olmaz arkadasciyim.

ne yazik ki ayni sey muzik icin de gecerli. indirdigim mp3lerin 320kbps olmasi yuzunden 4 dakikalik bi sarki 8-10mb yer kapliyor. ancak gorunen o ki, bitrate sinirlari yuzunden artik mp3 de yetmiyor. cd kalitesine hic bir dijital kodek ile ulasamayacagimdan, ipodu falan cope atip eski bir discman mi alsam, cd arsivi mi yapsam diye dusunmuyor degilim. olay su ki, kafamdaki hi-fi sistemi kurabilsem, kac para olursa olsun gereken herseyi yapicam, tum yatirimimi muzige vericem. lambali amfi arastirmaya basladim bugunlerde. ondan once de harman kardon hs350 ev sinema sistemine baktim. dehset guzellikte bir sey. darty'de vardi bi tane, bi gun tom waits cdsi goturdum ve taktim. magaza bostu, parazit ses yoktu. hayatimda bir sarkinin icinde olmak ne demek onu anladim. dead and lovely. allahim o kontrbaslar, o pic herifin girtlagi, midtone lar. OF.
sonra radiohead koydum bi tane. life in a glasshouse. boyle bir sey olamaz.

maalesef zengin biri de olmadigim icin, sese goruntuye bilgisayara falan yapacagim yatirimlar akillica olmali, ileriye donuk olmali. zira, orospu cocuklarinin 10 senede bir gelistirdigi standartlara yem olmamak istiyorum. iste bu yuzden derler ki, muzik dinlerken analog dinliceksin, film izlerken dijital.

simdi sorunsalimi yazayim. haliyle sarkilara para odemedigim icin, bilgisayarimda 320kbps lik mp3 ler depoluyorum. veya orjinal cd aldiysam rip liyorum.  ses kaynagimizi 320lik mp3 arsivim olarak kabul ediyoruz.
muzik dinlerken kullanabilecegim, ayni zamanda laptopu tv ye HDMI dan baglayip hd film izlerken de ev sinema sistemi olarak kullanabilecegim bi sisteme ihtiyacim var. z5500 dediginizi duyar gibiyim. fakat televizyona baglamadan sirf muzik dinledigim zaman nasil olacak? laptopumuzun dijital 5.1 destekli bir cikisi bulunmamakta. buna da ayri ses karti mi alicaz harici? hadi bakalim bu sorunsallari en ekonomik ve mantikli yolla cozene benden 2 biratek.

23 Ekim 2010 Cumartesi

Blogger'i ve bir kac seyi daha geri istiyorum.

16 Eylül 2010 Perşembe

oldun mu sen.

7 Aralik 2009.


"  hic bir insan, kendisiyle olan askini, iliskisini ve bu iliskinin esasini cozumleyemeden, baskasiyla bir iliski kuramaz. es kaza kurduysa o ask olmamistir. e cocuk olmus mu? o da olmamis.


once sen olmali, sonra elbet siz olunur.


bence. "

13 Eylül 2010 Pazartesi

fondip.



     platforma çıktı, sigarasını basamağa attı, çünkü hava perdesinin arkasında sigara içilmiyodu. gülüşmeler. 20 lirasının peşindeydi, bardak efes ambleminin tam üzerine kadar doluyken. tam ambleme kadar boştu da aslında. 20 lira. iddaa. fondip. mide bulantısı. time is running out, arkaplan. mavi bir pipet düştü o masaya. gülüşmeler. yengeç dövmesi miydi o? duş çalmaya başladı. o an soğuk bir duş hiç fena olmazdı. zira hava çok sıcaktı. deniz de sıcak ve tuzluydu. allahım geceleri uyku yok diye düşündü o an. inceydi pikeler. o kadar uzun bakılmaz çünkü sapır sapır, dökük, kanatlarım. fondip görüldü mü, tek endişe haline gelirken bişey farketti. geçen her bir saniye daha fazla yavaşlıyordu. uyandığımda aysti şişesinin dışında birbiri ardına yoğunlaşan damlaları gördüm. komidine uzandim, sigara yaktım. deniz dalgalıydı bugün.

erol babanın önceki akşam rakı masasında dediği gibi, hayat siyah ya da beyaz değil. hayat gri. bana göre mi? hayat ekşi. kırmızı erik gibi, sert şeftali gibi, koruk üzümü gibi, olmamış mandalina gibi. buruk ama tatlı. güneşe baktı. sigarasını iskele babasının üzerinde söndürüp dalgalara atladı. yosun mu o? yüzeye çıkmalıyım.


1 Eylül 2010 Çarşamba

amcam, filmlerimi nihayet gonderdi.

29 Ağustos 2010 Pazar

hayatta nerede bir loser goreyim, nerede evli barkli genc insan goreyim, icim burkuluyor. bu bendeki ergenlikten kalma perfect love sacmaligi nereye kadar gidecek bilmiyorum ama sanki evlilik icin cok daha fazla sey gerekiyomus gibi ne biliyim. ben mi cok romantik bohem kafasindayim, yoksa insanlar pitpit cocuk mu dogurmak istiyor anlamiyorum. yillarin klisesi olacak ama, eger bu kadar boktan bir dunyaya sifirdan, default boyle, onun fikrini almadan, bir insan daha getirmek istiyorsaniz bunun icin cok iyi bir sebebiniz olmali gibi geliyor bana. anlatabildim mi kendimi bilmiyorum. genc ve evli ciftlere hayir. bazilarina evet de olabilir. bilemiyorum.

17 Ağustos 2010 Salı

cok uzun zamandir blog'a yazmiyomusum gibi geliyo. belki de yazmiyorumdur lan. belki de bunlarin hepsi bir RUYADIR. inception.

aslinda kotu bir sey yazmamak. niye boyle oldu bilmiyorum.  o kadar kafam rahat ki yazasim gelmiyor. sikerim ya diyorum. aslinda biraz da internette kimlik kazanmakla ilgisi var. yani simdi ben yaziyorum mesela bisey, oteki gun arkadaslarimin cogundan en basta kiz arkadasimdan yazdiklarimi duymak hosuma gitmiyor. bu durum beni kisitliyo mu peki, hayir. ama sadece huysuz ediyo iste.
bi de sey var mesela. ben insanlarin hayatini herkesin bilmesinden hoslanmiyorum. mesela cok unlu internet insanlarindan soguyorum birden, sagdan soldan herkesten duyunca. offf diyorum kendi kendime. hal boyle iken, tutup da mutsuz oldugumda, mutlu oldugumda, sevgili buldugumda, sevgilimden ayrildigimda, cinsel olaylarda falan boyle hayatimi anonim insanlarla paylasmak istemiyorum. e o zaman amcik agizli, bu blog niye var da denebilir. guzel de denir. ama iste bazen de paylasasim yazasim, icimden zehiri atasim geliyo falan.
of cok uykum var, daha fazla sacmalayamayacagim. ehehehe dogru yazdim. boyle.

he bi de cok yalnizim lan. hep staj is guc falan. inanilmaz yalnizim. sevgilim 1 milyon isik yili uzakta. hic de gelmicekmis. boyle sefkat falan seyim geldi. kardesime parayla masaj falan yaptiriyorum.

14 Ağustos 2010 Cumartesi

ben. bilmiyorum. fiziken ve ruhen hayatimin en uzun haftasini gecirdim. oyle ki, sadece 5 gunun bende yarattigi yuk, bugun isten kaytarmama sebep oluyor. 5 gun ya. 5 gun nedir ki. 5 gunde insan yorulur mu.

ve bunun disinda bencilim. gercekten. cok bencil ve anlayissizimdir. oyle boyle degil. aslinda degilim ya. ya da oyleyim biraz. cok uykum var.

15 Temmuz 2010 Perşembe

bir ayriligin anatomisi.

Dün gece, ağzından ağzıma fışkıran sözcükler
-bir ihanet nüvesi-
Ve o gize bürünmüş yaşlı masal kahramanları
Ve 'sen sus çocuk' gag'leriyle süslü tiratlar
Ve perde kapandı! artık tiyatrolar hela olacak!

Artık ayrıldık, aşkımız bir rüzgâr gibi geçti!
Aşkımız bir günahtı, ve bir yaz günü bitti!
Unut sana yazdıklarımı ve unut sevişmelerimizi,
Memelerini geri al ve geri ver penisimi!

Ulan istanbul! bu bana reva mıdır?
Ulan o denli sevmişim, müstahak mıdır?
Siktirip gidiyorum başınızın çaresine bakın
Arabesk dinleyeceğim işte!
Rakı içeceğim
Intihar edeceğim
Kıçınıza kına yakın!


Küçük İskender.

11 Temmuz 2010 Pazar

insan, sevilecek bir varlik degil. hic olmadi. ilginc degil. farkli da degil. ne zaman ki materyalist kafayla bakip, kendinizi dahil ederek insani zeki bir memeli hayvan olarak gorursunuz, o zaman farkindaliginizin farkinda olabilirsiniz. zihniniz ozgur kalamadan, kendi varligindan haberdar olamaz. sonra gelsin kompleks, gitsin hipokratlik, gelsin icguduler gitsin edebiyat. siktirin.

 teoriyi destekleyen gonderme: Truman Show. Fight Club. Into The Wild.

10 Temmuz 2010 Cumartesi

bir kadinla geleceginizin olup olmadigini gormek , gercekten tanimak istiyorsaniz, onunla birlikte kalin. uyuyup uyanmak degil sadece, yasamak gibi. anlarsiniz.

8 Temmuz 2010 Perşembe

http://tumblr.com/xawczwnwc

6 Temmuz 2010 Salı

proce.

http://tumblr.com/xawcswd1n

ilgili bilimsel calisma, muhendislik ogrencisi olarak verdigim ilk akademik eserdir.
All rights reserved. ®  Copyright 2010 ©

3 Temmuz 2010 Cumartesi

aminiza koyayim. cok net.

1 Temmuz 2010 Perşembe

bazı şeyler söylenemiyor.

30 Haziran 2010 Çarşamba

dogruldum, ayaklarimi yere sarkittim. bir sigara yaktim. ve bir tane daha. sonra bir tane daha. dumanimi uflerken kurtulurmuscasina, icimden kacarmiscasina, gunes coktan dogmustu.

28 Haziran 2010 Pazartesi

temmuz agustos eylul, her mevsimde durma gul.

eve geldim. resmen tanitim gibi bi tatil yaptim geldim. yazokulunu sikeyim. isyerimi sikeyim. yasarim olum ben bodrum'da. bodrum da degil, turgutreis'te. hayatimda ilk defa 6 gun boyunca 5 saat uyuyup kesintisiz yasadim. resmen su an yatsam uyurum temiz 15 saat. okul var ogleden sonra, sik gibi kalktim simdi.

bodrum'un siken mekanlarini soyluyorum:  gumusluk'de liman koftecisi, turgutreis'te boom cafe bar, turgutreis'te sevket sabanci parki ve icindeki restoran, bodrum'da kule city rock bar.

araba kiraladik, ikinci kiraladigimiz yer dolandirici kilikliydi falan degisik degisik isler. herifler kendi ozel arabalarini kiraliyolarmis megerse. falan filan. gecen elimi rottweiler isirdi, parmaklarim parcalandi falan filan. herkesin yilbasisini tebrik ediyorum. insanlar olmesin, silahlar patlamasin falan filan.

hayat inan cok kisa, belki cikmayiz yaza.

22 Haziran 2010 Salı

bi teknem olsa bu marinaya ceksek. lan bu ne ya. 8 yildir gelmiyorum, boyle degisiklik boyle guzellesme olamaz. aglamak istiyorum sayir seyinciler.

simdi hayatimin gorgusuzlugunu yapiyorum. su an bodrum yolunda otobusteyim. yillardir otobuse binmedigim icin wireless, koltuklarda ekran falan gorunce biraz heycanlandim. icinde 20 tane film ve guzel muzikler var. yani insan yanina bisey almasa sikilmaz. juno falan var he bi de oyle sikko filmler degil. cogu festival filmleri. parami haketti ulusoy. mola yerinde marmaris otobusu geldi. millet denize gidiyomus gibi indi nasi bi otobus oyle. butun adamlar yakisikli butun kizlar guzel. kremsanti falan donuyo mu merak etmedik degil.

18 Haziran 2010 Cuma

amcam filmlerime geldi bakti, 10 tane falan film goturuyo izmire. hic vermek istemiyorum. gondericek kargoyla ama yani icinde orjinal nadide parcalar var. collectors editionlar mi istersin, hic bulunamayan yeralti filmleri mi istersin. ben yillar yili aramisim orda burda orjinallerini. adam bi izleyeyim gondereyim diyo. kafasi rahat. denmez de simdi alma diye. allahim intihar etsem yeridir, al canimi su an.

10 Haziran 2010 Perşembe

cok fena kaldim ya. olm nasi kaldim anlatamam. soyle soyluyorum, 8 ders aldim bu donem, 4 tane onemlisinden kaldim. gectiklerim sikkolar boyle. guz'e gozetimde oldugum yetmiyomus gibi bu kaldigim 4unun 2 sinin verilme aciliyeti var, yaz okulunda alicam.
simdi bu 4 dersin finali fena gecmedi de, 2 tanesi vardi ki, abi gecerim heralde ya ortalama yani diyodum. o 2 tanesinin notlari girilmis ve kalmisim. diger 2 banko gibi yani o gozle goruyorum. surpriz olmazsa 4unden kalmis olucam.
kendimi suclu hissediyo muyum? hayir.
kendimi bok gibi hissediyo muyum? evet.
bu kadar uzulecegimi tahmin etmezdim ders mers.

7 Haziran 2010 Pazartesi

meraba. ben ciddi seyler konusamayan adam. konusunca da susmadan tam konusan adam. yikip, ezip, onune arkasina bakmadan gecen adam. amcik gibi adam kisacasi. hic sevilcek biri degil.

5 Haziran 2010 Cumartesi

sabahin korunde sinava gidip, aptal saptal kelime oyunlarinin dondugu bi bilgisayar sinavindan 70 aldim. ayni seyden bahsedip kelimesi farkli falan. bi siktirin gidin amk ya. boyle sacma bisey gormedim. sonra bilgisayarla teknik resim var, CB almisim. finalim 100.quizler iyi. proje vermedim. nasi bi harfleme bu ya. sinifin AA si, 80 kusur ortalama. abi ne bu manyak mi bunlar okumayalim cok da sikimde lan. elin gotu boklu asistanini mi istersin kompleksli 40 yasindaki doktoru mu istersin. adamin ayni donem arkadaslari prof olmus bu hala doktor ya da yardimci docent.
ya ne sacma sapan insanlar var ya.
ciktim sinavdan, cimenlere uzandim. aypodu evde unutmustum. hay sikiyim dedim. plath buldum cantamda, onu okudum. boyle bi kafa guzellesti tabi, suicidal hafiften. ciktim gittim kadikoye arkadasla. amcik gibi dolasip yoruldum. sonra taksime gectik, bi iki adam daha geldi, bira ictik. uzun zamandir erkek erkege disari cikip icmemistik. ulan biz sap gittik ya, butun ciftler taksimde. nasil bir yiyis furyasi, anlatamam. insanlarin ici yaniyomus lan resmen. kiza bakiyosun eh oglana bakiyosun eh. bi seksleri eksik kaldi resmen, kucak mucak. hayir yeri geliyo biz de yapiyoruz, hep yaptik, bar koselerinde, alkol sisede durmuyo simdi. ama insanin oturdugu yerde 6 masanin 4unde yiyis donunce sapitiyo. utandik etrafi izleyemiyoruz, hep masayla ilgilendik falan. sonra bi yagmur, trafik, kalabalik. cok insan var istanbulda. gercekten cok. yani fazla. anlayamiyorum. taksimde 10 gun arka arkaya, herhangi bir dakikada tum insanlar olse, ama bu toplu katliam her gun olsa, biraz rahatlicak gibi buralar. boyle seyler planladik. iyice akilsiz kafasiz oldum.
sevdigim insanlarin cogunu goremicem bu yaz. uzaklarda herkes. bedenen veya ruhen. cok kotu bi yaz var ileride. sicak, nemli, ve yapis yapis bi bosluk. yalnizlik degil, ama anlamli gunler, anlamli zaman goremiyorum. para sikko, dersler sikko. su an olsem olunur yani. bi insanin varligi evren icin, ya da kendisi icin bi anlam ifade etmiyosa pek gerek yok onlara.

29 Mayıs 2010 Cumartesi

simdi ben darty'de calismaya basladim. daha dogrusu 4 hafta falan oldu galiba oyle bisey. fotograf - bilgisayar reyonlarina karisik olarak bakiyorum.
simdi adam geliyo, aile babasi boyle, fiyat araligi veriyo, ben de en guzellerinden fotograf makinesi gosteriyorum. en iyisi hangisi diyo. vitrine goturuyorum yari profesyoneller ile dslr makineleri gosteriyorum kisaca bahsediyorum. ama cok pahaliymis bunlar diyo. susuyorum. konusuyo konusuyo sonra parasinin yettigi makineyi begenmiyo. almisken PREFESYENEL almak lazim aslinda diyo, karisi da hak falan veriyo.
amk bu kadar prefesyenel insanlarin bir arada toplandigi bir ulke daha var mi bilmiyorum. dslr makineyi alsa, auto'da kullanicak omur boyu, haftasina getircek bu net cekmiyo diye.
hayatta herseye katlanabilirim ama katlanamadigim tek sey var:
o da aptal veya cahil insan. saka yapmiyorum. cok kotu bi huy bu ama bi kasik suda bogarim yani. bu demek degil ki ben superim. ama bilmedigim seylerde mumkun oldugunca susup, etraftaki bilgisi olanlardan ne ogrensem kardir diye bakiyorum. sus yani sus. hala diyo ki en iyisi seymis bunlarin leica ymis oyle mi. beyefendi leica makinelerin  fiyati 4 haneli diyorum, araba fiyatinda makineleri var diyorum. onemli olan fiyat/performans tir diyorum. hala inatla simdi almisken iyisini almak lazim, sen de urununu satmaya calisiyosun tabi diyo. :D
cok zor.
insanlari sevmiyorum. ilgi cekici, uzerinde arastirilmaya deger de bulmuyorum. iste onlarca sebepten biri bu anlattiklarim.

28 Mayıs 2010 Cuma

herkesin her bokunun bilindiği lise tayfasıyla tabu çok güzel oluyo. 3 haftada 4. geleneksel i never*skoç*tabu festivaline hoşgeldiniz. meraba, ben sabah burdan işe gitcem. ekme şansım yok, seveseve değil sikesikersle.

27 Mayıs 2010 Perşembe

yerin seni çektiği kadar ağırsın,
kanatların çırpındığı kadar hafif.
kalbinin attığı kadar canlısın,
gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç.
sevdiklerin kadar iyisin,
nefret ettiklerin kadar kötü.
ne renk olursa olsun kaşın gözün,
karşındakinin gördüğüdür rengin.
yaşadıklarını kar sayma:
yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa,
sevdiğin kadardır ömrün.
gülebildiğin kadar mutlusun.
üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
sakın bitti sanma her şeyi,
sevdiğin kadar sevileceksin. 



c.y.

İki kişilik aşk olmaz.


İki kişinin birbirine aşık olması için üçüncü bi şahıs şarttır.Issız bi adada iki kişi sevişebilir,kavga edebilir,yemeğini paylaşabilir,beraber şarkı söyleyebilir.ama aşık olmazlar.


Aşk bi başkasına rağmen yaşanan bi duygudur.Düşünebilecek başkaları da varken yalnızca onu düşünmek, sevişebilecek başkaları varken yalnızca onunla sevişmeyi istemektir.Aşk en az üç kişiliktir. Tabii daha da fazla olabilir.


-bloglardan-

aslinda amcik gibi bir adamim. cirkinlesebiliyorum. ayrica degisikliklere en kolay ayak uyduran olmama ragmen, hicbir zaman onlar yuzunden mutlu olamadim. retro kafasindan geliyo o iste. hep boyle bi eskilik, hep bi duraganlik sakinlik, uyumak, zamani yavaslatmak. antik sevmek falan. bunlarin hepsi o yuzden. boyle yerimde duramadigimi gorunce insanlar, burcumu soruyor, koc diyorum. koc seymis boyle iste heyecan olsun sey olsun. o kafalardan cok var da, geri kalan hayatimi sakin yasamak istiyorum. istemiyorum aslinda. zorundayim.


elimden gelse olene kadar mutlu uyurdum.

26 Mayıs 2010 Çarşamba

cnbc-e'de the fall izlerken, joint cok guzel gidiyor. susadim ama.
the fall ayni kalmiyor.

23 Mayıs 2010 Pazar

untitled.

hayatimda hep birden fazla kadinla olma sucuyla suclandim. arkadaslarimdan sevgililerime kadar. ilkokulda ve ortaokulda da boyleydi. kiz arkadaslarim, erkeklerden fazla oldu hep. once tassak malzemesiydim, ortaokulda erkekler olarak hormonlarimiz aktif hale gelince, konumum degisti. kiskananlarindan kiz ayarlatanlarina kadar turlu turlu arkadaslarim oldu. degismistim. oha lan tyler sunla mi cikiyo adami oldum.
lise'ye gectik, ilk lise kavgam cok yakin bir kiz arkadasimin sevgilisiyle oldu. durmamaliydim kadinlarin yaninda. bi turlu ogrenememistim. dusundum sonra. bulamadim yanitlarimi. ben de devam ettim. hep erkeklerden daha fazla kiz arkadasim oldu. sevgililerim oldu arada. bu sefer onlarla dovusmeye basladim. o zamana kadar olan en derin, en gercek iliskimin yakinlarda oldugunu bilmiyordum. biraz buyudum, biraz daha yasadim, midem cok taklalar atti. aci cektim, kiskandim. dunya degisik bi yerdi. yasanmicak kadar kotu ama yasamaya degecek kadar iyiydi. o yasima kadar basima gelen en buyuk sey, aldatma suclamasiyla sona erdi. aldatmistim. aldatmamistim ama yoksa aldatmis miydim? buyudum, universiteli oldum. bugune kadar yasadiklarimdan ders cikarip, dikkatli yurumeye calisiyordum. olmadi. yine kiz arkadaslarimin sayisi erkeklerden fazlaydi. anlamiyordum. en yakin erkek dostlarimla, aramizda birinin otekisiyle biraz daha yakin olmasi problem olmazken, kadinlar bunu niye cekemiyordu? sahip mi olmak istiyolardi? hani tum yanimdaki kadinlar aidiyetten hoslanmayan kadinlardi? her iliskinin, her arkadasligin dengesi vardir. eger bi taraf agir cekerse, karsi taraf hile yapar. oyuna sonradan agirlik katar. ben hep asagidan yukariya firlayan kefe oldum. islemedigim suclarin bedellerini aci cekerek oduyordum. hayir, kiskanmiyordum. herkes istedigini yapabilirdi kendi hayatinda. ama aci cekiyordum. beni yalnizliga iten en onemli sebep, bu adil olmayan bedeller oldu.
baska baska insanlar girdi hayatima, biri geldi, degisik. sanki benim yasadiklarimi o da yasamisti. guzeldi, yine berbat eden ben olmustum. yine aldatmakla suclandim. aslinda bu suclamalar aldatma degildi, ama bi yere ait olmam gerekiyordu anladigim kadariyla. tanrim. 20 yildir nasil cozememistim bunu. ama hala anlayamiyordum. 
erkek arkadaslarim her birinin tek, birbirinden farkli yerleri olduklarini anliyolardi, kadinlara anlatamiyordum. hic bir erkek arkadasim, bana bu sebeplerle kirilmadi. hic biriyle arkadasligimiz bozulmadi. ama kadinlar ellerimden kayip gidiyordu. istemiyordum bunu, hatta aksi icin elimden ne gelirse yapmaya hazirdim. kimselere anlatamadim. anlamadilar. hayatima sevgili veya arkadas olarak girmis hic bir kadin, icimdeki yerlerini kestiremiyordu. suphelendiler, bagirdilar, gittiler, sustular, kaldilar, uzduler, uzulduler.
20 yilda bana kalan, yine bulutlu gozler, yine kiskancligin o igrenc, kekremsi tadi, yine iki uc kadeh icki, yine bir sigara nefesi, yine tom waits. hayatlarin devam ettigi anlarda, hayatin benim icin durmasi, bi kalem, bi kagit, canbaba. sevgi dediler. sevgi, tum etrafimdaki insanlardan daha fazlaydi icimde. ama dogru duzgun disari vuramamistim. icimde kalan fazla sevginin cezasi aciydi, kabullenmekti. infaz ettiler.

18 Mayıs 2010 Salı

orospu cocuklugunun siniri yok. bunu bilirim bunu soylerim.
bu aralar gitmek istedigimi soylemis miydim?
efe vardi bizim, yazlari falan otostopla ve gittigi yerlerde calisarak sahilleri gezerdi. bu yaz bunu yapmak istiyorum. sikerm ya.

24 Nisan 2010 Cumartesi

blogger'i cok ihmal ettim. artik ayni konu hakkinda girdigim 3.entry oldu, cok uzuluyorum su anda. ama gercekten login olmaya bile useniyorum. zamaninda burdan kufur ettigim twitter falan en kafa rahat blog oluyo. uzun yazacaklarimi da tumblr a yaziyorum. noluyo sonra. buraya bisi kalmiyo. eskiden buralarda vidyo paylasirdik muzik paylasirdik falan. hepsi yalan oldu. blogger sadece seni istiyorum.

8 Nisan 2010 Perşembe

selam.

oha yillardir buraya yazmadigimin farkina vardim. cok uzuldum. cunku hayatimda bi eksik var cok net. sirf blog varken ne guzeldi ya. boyle okuyoduk falan. yaziyoduk. hala yazan arkadaslarimi saygiyla selamliyorum. emin olun yazmasam da takipcinizim.

28 Mart 2010 Pazar

bloguna sadik kalan yazarlar beni cok duygulandiriyo.ama ben yazcak seyler bulmakta gun gectikce zorlaniyrum.

28 Şubat 2010 Pazar

bir donum noktasi: 20!

zamaninda ne guzel kiz he ne kadar sevimli falan diye gordugum kiz arkadaslarimin birer birer teyze kivamina gelmesinin beni nasi huzunlendirdigini anlatamam. feysbukta falan goruyorum boyle. teyze ya teyze. kocaman kadin genc ingilizce ogretmeni gibi. ya ben bunu tivitira yazcaktim galiba. hep karistiriyorum bu isleri hic beynim basmiyo.

25 Şubat 2010 Perşembe

gozlem part1

bi zamanlar tivitira laf atiyodum bu blogtan. sonra iste bisiler oldu birisi bana tivitir hesabi hediye etti. hatta ben reddedince benim adima girip yazmaya falan basladi. ben de login olup guluyodum hep. sonra bi iki kelime yaziyim derken tivitlemeye basladim. haydeeee. oldu mu hic. bu kendimle celisme durumu icimde bi yuktu, itiraf ettim kurtuldum oh.

okulda adini bilmedigim ama dikkatimi ceken cok insan olmaya basladi bu aralar. kizlar ayri bi guzel erkekler ayri bi komik. mesela bi tane cocuk var iki dersimiz ortak yakin denk geliyoruz, cocukla cok fena combo espriler yapiyoruz, ama oyle boyle degil. bi tane hoca dediki yeter artik ders anlatmak istiyorum. oyle komedi. neyse iste sigara icerken falan da karsilasip iki kelime ediyoruz ama cocukla arkadas olmadik mesela, tanismadik daha.
iki tane kiz var biri hafif kizil digeri esmer, ama cok guzel insanlar vallahi billahi. boyle hirkalar mirkalar efendime diyim ayakkabilar trenckotlar falan. bi tanesiyle sabahin korunde cay sigara icerken yanyana dustuk ikimizde de aypod. ben bi ara telefonla konusmak icin cikardim, iste tekrar takana kadar falan baktim kiz bangir bangir telepopmusik dinliyo efendime soyliyim thomyorke dinliyo, beirut dinliyo falan. vallahi tam arkadaslik. komik de kiz bence. tam komik tipi var. mesela diger kiz musmula suratli.
keh keh.
ulan ne dedikodu yaptim ya. gozlemci olmak boyle bisey. yakin zamanda diger gozlemlerimi de yazicam rahatlicam. ulan bi okuyan oluyomus. okusunlar da okulda tassak malzemesi olayim.

15 Şubat 2010 Pazartesi

sevgililer gunu mesajim. (MUTLAKA FW EDIN COK ONEMLI !!!!111)

herkesiiiiiiinnnnnn..


sevgililer gununun amina koyayim.

14 Şubat 2010 Pazar

cekez.

efe gulgun efe gulgun diyorum. cok kiymetli bir ahbabim. onla bira icmeye ciktik sitede. birileri alisveris arabasi birakmis. tabi alkol sisede durdugu gibi durmuyo. bulduk yokuslari atladik arabalara. her yerim camur su an. superim. meraba.

6 Şubat 2010 Cumartesi

icime baba kacmis.

demin kendimi tuvalette uykusuz okuyup godfather soylerken buldum. hem de oyle mirildanma falan da degil. baya pavorotti kivamindaydim. napiyorum ben diye durakladim. iste o farkindalik ani cok fena. onu yazayim dedim.
aslinda bisey itiraf edeyim ben hic godfather i izlemedim. ama 22.3 gb lik full hd uclemesinin torrenti demin bitti. savulun 106 ekran aysti ve tereyagli patlamis misir. salon 2 gun bende.

5 Şubat 2010 Cuma

ajdar-lost, lost-ajdar iliskileri ve time-loop.

yillarca karsi cikmama ragmen, oss sonraki yaz filmciyle beni kanka yapan, dvd dvd arsivleten lost, son sezonuna basladi. net soyluyorum, 5.sezonu sikildigim icin yarida biraktim. son izledigim bolum dead is dead gibi biseydi. spoiler

john locke tabuttaydi falan. aaa vay anasini lan hassiktir diye kalmistik.

spoiler

ondan sonra iste izlemedim bir daha. dun toplum psikolojisinden etkilenerek izledim. gerci emilie de ravin'in geri donecegi hakkinda duyum almamin da bunda etkisi var. once s6e00 i izledim ki kacirdigim yerlerin anafikrini alayim. sonra basladim iste. bittikten sonra soyluyorum ki, net bir sekilde abrams artik paralel evren falan derken triger kayisini koparmis, ve kendini artik paracokomel egrisi mi dersiniz para-kurgu ikilemi mi dersiniz, onda kaybetmis. hiroyuki sanada adli karakterimizin aslinda ajdar olmasi bunun en onemli kanitlarindan biri. bunu hic biriniz farketmediniz ama sirf bu detayi gorebilmek icin ilgili sahnede gozlerim yasarincaya kadar televizyon ekranina baktim.

30 Ocak 2010 Cumartesi

oyle seyler.

- bayadir blog yazmiyorum, sirf blog degil gerci usengeclikten hic bir web sitesine gereken ilgiyi gostermiyorum. edit bekleyen fotograflar, odamda sagda solda buldugum cizimler yazilar. facebook'da kirk yilin basinda vidyo paylasan, bos bos dolasan duz adam oldum. yaraticiligim sifir. gerci bunun matematigimin SIFIR olmasiyla alakasi var mi bilmiyorum da, netice itibariyle ff le kaldim, baharda experienced statusunde tekrar alacagiz. bakalim.


- gecen bize misafir geldi, halida arabalarlan oynadik odamda. otoparkcilik oynadik. degnekci ben oldum, yediemin de misafir. sonra isleri gelistirip bi iki sokak kapattik halida falan. cok guzeldi cok eglendim.


- genis muzik bilgisi olan insanlari seviyorum. ortak zevk olmasi sart degil. her birini kesfedilecek yeni bir external hard disk olarak goruyorum, kehkeh. :) saka saka, iyi ki varsiniz.


- universite arkadaslarim bir grup olarak gitgide cekirdek statusu almaya basliyor. camasir makinesinin santrifuj evresinde cama yapisan tisortlar ve merkezde kalan sweat ler gibi, her gecen gun biraz daha netlesiyo insanlarin yerleri kafamda. guzel ama.


- cok kucukken babaannem bana yemek yedirmek icin bahcedeki su motoruna indiriyodu. izliyodum onu ben. salak gibi pirasalari kerevizleri karnibaharlari ve nicesini yuttum o motoru izlerken. o da oyle nalet bisey ki izletiyo kendini cok enteresandi. su motoru calismiyosa yesilyurt havuzuna -havaalani kavsaginin ordaki buyuk beyaz fiskiyeli havuz- gidiyoduk yemeklerle, onu izliyodum. caktirmadan yediriyodu bana. iste o zamanlar muhendis olmaya karar verdim. takribi 4 yasindayim.


- mesela bende bilim, teknoloji, verimlilik, pratik cozum, arge gibi muhendislik kafalari var da, su hesap kitap isini hic yapamiyorum. ama mesela gelecek donem SNT kodlu fotografcilik dersi alicam. sinema tarihi falan da alicam.
hemen panik yapmayin, ITB dersi bunlar. insan toplum bilimleri. yani genelde mehendislerin cogu etik, ekonomi, bilim ve toplum gibi dersler aliyolar da, SNT kodlu ders alicam kararliyim.


yeni kesfettigim filmleri olaylari muzikleri falan anlatcaktim ama cok uzun oldu, baska bir yaziya kismetmis. au revoir.

23 Ocak 2010 Cumartesi

kar buz.

acayip kar var istanbulda. ben gerci tekirdaga daha yakin bi yerde oturdugum icin en fena buralar. cok mutluyum sapik gibi. boyle yollar falan kapansin istiyorum hep. herkes evinde mahsur kalsin aile oyunlari falan oynasin istiyorum. hayat dursun. mesela kar kureyici dolasiyo ana yolda, boyle temiz yolda tutmaya basliyo tekrar o an nasil mutlu oldugumu anlatamam. tem falan kapanmis mesela. cok sevincliyim. arabayla zorlu gorevler yerine getirmek istiyorum.

16 Ocak 2010 Cumartesi

high and dry.

orospu gibi surtuyorum carsambadan beri. son finalim carsambaydi. muhtemelen baharda ders programimda tanidik arkadaslar olucak, ama onlari ben tam hakkiyla vermek icin biraktim yoksa gecerim yani. dedim esasi ile geceyim. boyle dort dortluk olsun dedim. DD. dort dortluk. :) baharda geceyim DD ile baska bisey istemiyorum. neyse. iste carsamba aksami evden ciktim. o gunden beri yatagimda yatmiyorum. ve bu gece de yatmicam. gunduzleri ne yapip edip babami bi sekilde goruyorum veya kredi kartindan cekiyorum, yapilan gunduz ikmalinden sonra yoluma devam ediyorum. gun dogarken uyuyup hava kararirken uyanma derecesinde kaydi artik uyku duzenim.
bu gidise bir dur dicem. bu gidise bir dur. batesmotelpro'ya sevgiler.


parasal sikintilardayim. aslinda degilim. ama amerikadayken bankada biriken krediyi sifirlamak baska bi duygu. ucundan ucundan. caktirmadan. artik tek umudum bilyoner.com ve oley.com. ikisine birden ayni gece uye olmak: paha bicilemez.


kuzenlerim cok zararli adamlar. adam diyorum cunku gercekten koca koca adamlar. nerde kotu aliskanliklar orda bunlar. fena ettiler beni de. high and dry.


uzun zamandan beri ilk kez bir hikayede rol aldim. film senaryosu gibi. okudukca gozlerim bulutlaniyo. okumicam artik onun icin. orda dursun. kaydediyim bi yere. arada okurum. 

7 Ocak 2010 Perşembe

alayım sana bir kutu malbora.

philip morris sa, yıllardır gördüğüm en iyi pazarlama stratejisiyle Marlboro çeşitlerinin zamlı fiyatını revize etti, daha doğrusu revize etmedi direkt zammı iptal etti. ben böyle fiyat kırma, böyle agresif bi pazarlama görmedim.

he noldu. muratti 5.50 olmuştu. muratti içen halkımın orta kesimi ve öğrenci kitlesi aynı parayla artık marlboro içebilecek. ne camel ne winston, herkes marlboro içicek lan. olm çok heycanlandım, orospu çocukluğunun son noktası. işletme ve iktisat bölümlerine ders olacak bişey bu.

2 Ocak 2010 Cumartesi

en guzel pedal sizinki olsun.

arkadasim efe gulgun'un muhendislik becerisiyle, bloglardan taniyor olabileceginiz cansuturan'in tasarim yetisi sonunda birlesti. 1 sene once duydugum pedal projesinin gercege donustugunu ogrendim, herkesin duymasi gerektigini dusundum.







bu guzel pedallar, kendilerine sevgi ve sefkat dolu bir ev verebilecek olan, muzik meraklisi sahiplerini ariyor.
iletisim icin:
efe.gulgun@gmail.com

1 Ocak 2010 Cuma

cember.

tanidigim baska baska insanlarin, farkli yer ve zamanlarda birbiriyle yakinlasmasini korkuyla karsiliyorum. sanki bi eksen, bi cubuk varmis gibi. o eksenin etrafinda noktalar var, git gide eksene yaklasiyolar.
demistim daha once, mutual lar beni cok etkiliyo, urkutuyo demistim. artarak bu urkmem devam ediyo. yeni insanlarla tanisiyorum veya konusuyorum. hatta bazen sadece begeniyorum. bu bi kafedeki garson cocuk da olabiliyo, okulda bi yerde gordugum kiz da. ve hepsinin surekli birbiriyle tanistigini falan ogreniyorum. uzun zamandir gorusmedigim eski insanlarin yeni insanlarla baglanti kurmasini izliyorum. gercekten daralan bi cemberin ortasindaymisim gibi. korkuyorum insanlardan.
ortak bi paydaya farkinda olmadan kosuyoruz. cok merak ediyorum, herkes ayni olunca nolucak? butun o iliskiler, arkadasliklar, kendilerine nerede yer bulucak?