CLICK HERE FOR BLOGGER TEMPLATES AND MYSPACE LAYOUTS »

29 Mayıs 2010 Cumartesi

simdi ben darty'de calismaya basladim. daha dogrusu 4 hafta falan oldu galiba oyle bisey. fotograf - bilgisayar reyonlarina karisik olarak bakiyorum.
simdi adam geliyo, aile babasi boyle, fiyat araligi veriyo, ben de en guzellerinden fotograf makinesi gosteriyorum. en iyisi hangisi diyo. vitrine goturuyorum yari profesyoneller ile dslr makineleri gosteriyorum kisaca bahsediyorum. ama cok pahaliymis bunlar diyo. susuyorum. konusuyo konusuyo sonra parasinin yettigi makineyi begenmiyo. almisken PREFESYENEL almak lazim aslinda diyo, karisi da hak falan veriyo.
amk bu kadar prefesyenel insanlarin bir arada toplandigi bir ulke daha var mi bilmiyorum. dslr makineyi alsa, auto'da kullanicak omur boyu, haftasina getircek bu net cekmiyo diye.
hayatta herseye katlanabilirim ama katlanamadigim tek sey var:
o da aptal veya cahil insan. saka yapmiyorum. cok kotu bi huy bu ama bi kasik suda bogarim yani. bu demek degil ki ben superim. ama bilmedigim seylerde mumkun oldugunca susup, etraftaki bilgisi olanlardan ne ogrensem kardir diye bakiyorum. sus yani sus. hala diyo ki en iyisi seymis bunlarin leica ymis oyle mi. beyefendi leica makinelerin  fiyati 4 haneli diyorum, araba fiyatinda makineleri var diyorum. onemli olan fiyat/performans tir diyorum. hala inatla simdi almisken iyisini almak lazim, sen de urununu satmaya calisiyosun tabi diyo. :D
cok zor.
insanlari sevmiyorum. ilgi cekici, uzerinde arastirilmaya deger de bulmuyorum. iste onlarca sebepten biri bu anlattiklarim.

28 Mayıs 2010 Cuma

herkesin her bokunun bilindiği lise tayfasıyla tabu çok güzel oluyo. 3 haftada 4. geleneksel i never*skoç*tabu festivaline hoşgeldiniz. meraba, ben sabah burdan işe gitcem. ekme şansım yok, seveseve değil sikesikersle.

27 Mayıs 2010 Perşembe

yerin seni çektiği kadar ağırsın,
kanatların çırpındığı kadar hafif.
kalbinin attığı kadar canlısın,
gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç.
sevdiklerin kadar iyisin,
nefret ettiklerin kadar kötü.
ne renk olursa olsun kaşın gözün,
karşındakinin gördüğüdür rengin.
yaşadıklarını kar sayma:
yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa,
sevdiğin kadardır ömrün.
gülebildiğin kadar mutlusun.
üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
sakın bitti sanma her şeyi,
sevdiğin kadar sevileceksin. 



c.y.

İki kişilik aşk olmaz.


İki kişinin birbirine aşık olması için üçüncü bi şahıs şarttır.Issız bi adada iki kişi sevişebilir,kavga edebilir,yemeğini paylaşabilir,beraber şarkı söyleyebilir.ama aşık olmazlar.


Aşk bi başkasına rağmen yaşanan bi duygudur.Düşünebilecek başkaları da varken yalnızca onu düşünmek, sevişebilecek başkaları varken yalnızca onunla sevişmeyi istemektir.Aşk en az üç kişiliktir. Tabii daha da fazla olabilir.


-bloglardan-

aslinda amcik gibi bir adamim. cirkinlesebiliyorum. ayrica degisikliklere en kolay ayak uyduran olmama ragmen, hicbir zaman onlar yuzunden mutlu olamadim. retro kafasindan geliyo o iste. hep boyle bi eskilik, hep bi duraganlik sakinlik, uyumak, zamani yavaslatmak. antik sevmek falan. bunlarin hepsi o yuzden. boyle yerimde duramadigimi gorunce insanlar, burcumu soruyor, koc diyorum. koc seymis boyle iste heyecan olsun sey olsun. o kafalardan cok var da, geri kalan hayatimi sakin yasamak istiyorum. istemiyorum aslinda. zorundayim.


elimden gelse olene kadar mutlu uyurdum.

26 Mayıs 2010 Çarşamba

cnbc-e'de the fall izlerken, joint cok guzel gidiyor. susadim ama.
the fall ayni kalmiyor.

23 Mayıs 2010 Pazar

untitled.

hayatimda hep birden fazla kadinla olma sucuyla suclandim. arkadaslarimdan sevgililerime kadar. ilkokulda ve ortaokulda da boyleydi. kiz arkadaslarim, erkeklerden fazla oldu hep. once tassak malzemesiydim, ortaokulda erkekler olarak hormonlarimiz aktif hale gelince, konumum degisti. kiskananlarindan kiz ayarlatanlarina kadar turlu turlu arkadaslarim oldu. degismistim. oha lan tyler sunla mi cikiyo adami oldum.
lise'ye gectik, ilk lise kavgam cok yakin bir kiz arkadasimin sevgilisiyle oldu. durmamaliydim kadinlarin yaninda. bi turlu ogrenememistim. dusundum sonra. bulamadim yanitlarimi. ben de devam ettim. hep erkeklerden daha fazla kiz arkadasim oldu. sevgililerim oldu arada. bu sefer onlarla dovusmeye basladim. o zamana kadar olan en derin, en gercek iliskimin yakinlarda oldugunu bilmiyordum. biraz buyudum, biraz daha yasadim, midem cok taklalar atti. aci cektim, kiskandim. dunya degisik bi yerdi. yasanmicak kadar kotu ama yasamaya degecek kadar iyiydi. o yasima kadar basima gelen en buyuk sey, aldatma suclamasiyla sona erdi. aldatmistim. aldatmamistim ama yoksa aldatmis miydim? buyudum, universiteli oldum. bugune kadar yasadiklarimdan ders cikarip, dikkatli yurumeye calisiyordum. olmadi. yine kiz arkadaslarimin sayisi erkeklerden fazlaydi. anlamiyordum. en yakin erkek dostlarimla, aramizda birinin otekisiyle biraz daha yakin olmasi problem olmazken, kadinlar bunu niye cekemiyordu? sahip mi olmak istiyolardi? hani tum yanimdaki kadinlar aidiyetten hoslanmayan kadinlardi? her iliskinin, her arkadasligin dengesi vardir. eger bi taraf agir cekerse, karsi taraf hile yapar. oyuna sonradan agirlik katar. ben hep asagidan yukariya firlayan kefe oldum. islemedigim suclarin bedellerini aci cekerek oduyordum. hayir, kiskanmiyordum. herkes istedigini yapabilirdi kendi hayatinda. ama aci cekiyordum. beni yalnizliga iten en onemli sebep, bu adil olmayan bedeller oldu.
baska baska insanlar girdi hayatima, biri geldi, degisik. sanki benim yasadiklarimi o da yasamisti. guzeldi, yine berbat eden ben olmustum. yine aldatmakla suclandim. aslinda bu suclamalar aldatma degildi, ama bi yere ait olmam gerekiyordu anladigim kadariyla. tanrim. 20 yildir nasil cozememistim bunu. ama hala anlayamiyordum. 
erkek arkadaslarim her birinin tek, birbirinden farkli yerleri olduklarini anliyolardi, kadinlara anlatamiyordum. hic bir erkek arkadasim, bana bu sebeplerle kirilmadi. hic biriyle arkadasligimiz bozulmadi. ama kadinlar ellerimden kayip gidiyordu. istemiyordum bunu, hatta aksi icin elimden ne gelirse yapmaya hazirdim. kimselere anlatamadim. anlamadilar. hayatima sevgili veya arkadas olarak girmis hic bir kadin, icimdeki yerlerini kestiremiyordu. suphelendiler, bagirdilar, gittiler, sustular, kaldilar, uzduler, uzulduler.
20 yilda bana kalan, yine bulutlu gozler, yine kiskancligin o igrenc, kekremsi tadi, yine iki uc kadeh icki, yine bir sigara nefesi, yine tom waits. hayatlarin devam ettigi anlarda, hayatin benim icin durmasi, bi kalem, bi kagit, canbaba. sevgi dediler. sevgi, tum etrafimdaki insanlardan daha fazlaydi icimde. ama dogru duzgun disari vuramamistim. icimde kalan fazla sevginin cezasi aciydi, kabullenmekti. infaz ettiler.

18 Mayıs 2010 Salı

orospu cocuklugunun siniri yok. bunu bilirim bunu soylerim.
bu aralar gitmek istedigimi soylemis miydim?
efe vardi bizim, yazlari falan otostopla ve gittigi yerlerde calisarak sahilleri gezerdi. bu yaz bunu yapmak istiyorum. sikerm ya.