Kutu oyunlarini cok severim ben. Tam bir oyun manyagiyim. En sevdigim oyunlar Tabu, Trivian Pursuit, Risk, Boggle, Scrabble ve Monopoly'dir. Boyle sabahlara kadar oynayabilirim, sevdigim ve guldugum insanlarla.
Biz seninle hic oyun oynamadik, sabahlara kadar, gozlerimizden yas gelinceye kadar gulerek. Bir kez daha hep yek attim. Yine hayallerimi kolumun altima aldim.
Deniz kenarini cok severim ben. Dalgalar, tuz kokusu, sesler-in. Sicak kumda yatip, denize atlarim bazen. Iskeleden yuruyerek, konusarak, denize dogru adim adip duserim. Komik ve klasik bir espri gibi gelir bana. Cogu zaman da gulumser iskeledeki insanlar-im. Bazen de sahilde yurumeyi, hatta sinirli, uzgun zamanlarimda kosmayi severim. Ayaklarim kuma gomulerek. Yeryuzu, ruhumu asagiya cekiyormus gibi gelir, benim de her kosar adimimda ayaklarimi kumdan kurtararak, kendimi de yasamdan kurtardigima dair cocuksu bir hayalim vardir. O yuzden uzgunken, kizginken, umutsuzken, hep islak kumlarda kostum ben. Kosacak islak kumlar aradim. Kopurmus damlalar, bacaklarima carpip urpertirken, nefes alamayincaya, cigerlerim yanincaya dek kostum. Bazen durup ayaklarima bakarim. Kuma gomerim, her gelen damla onlari tekrar uste cikartir.
Biz seninle hic denize gitmedik. Gitmedin, gelmedim, gidemedim, gelmedin.
Baska seyleri de severim elbet hayatta. Mesela yemek yapmayi cok severim. Cok zor gelir genellikle, ama o ruh halinde olmayi severim. Mutfaga girip, guzel bir muzikle yemek yapmayi severim. 1-2 saat ugrasip da, her domatesin kabugunu kusursuz soymaya calisirken ben, yemesi 15 dakika surer. Yemek yapmak, ol-a-mayan iliskiler, yanyana dur-a-mayan insanlar gibi gelir bana. Cok uzun sure keyif alirsin yaptigin seyden. Yemegi yemesi ise, o emegi, o sureci, kurumus bir bulasik artigina cevirmek sadece 15 dakika alir. Iste bu yuzden yemek yapmayi severim, ama yapmam. Ta ki bir esik noktasina kadar. Daha onceki tariflerim bunun suclusu. Her seferinde pilavin tutmayacagini bile bile, tarifteki yanlisi bulmaya calismakla gecti benim omrum.
Ben hic senin burnuna pudra sekeri surmedim. Havuclarin dibini ucak yapip, agzina dogru ucamadim. Biz hic, yemek tariflerine bulanmisken, yagli ellerle, islak kollarla, terli alinlarla gulusup sevismedik.
Muzik dinlemeye bayilirim. Hayatin tamamen bir playlistten olustuguna dair dini bir inancim mevcut. Ben bu 'din'in gereklerini yerine getirirken, konserlere gitmem mesela. En sevdiklerimin konserlerine giderim. Para vermeye degmez bulurum cogu konseri. Usenirim. Bu kadar guzel bir dinde bile maalesef ramazanda icki icip de kadir gecesi oruc tutan musluman gibiyim. Muzik, sahnede izlediginde degil, bilgisayarina indirirken degil, cd alirken degil, afisini gordugunde degil, sadece notalari icinde bir yerlerde duyabildiginde, sozleri uykunu kaciracak kadar beynine islediginde degerlidir benim icin.
Biz hic muzik 'din'lemedik birlikte. Kendi sozlerimizi, favori notalarimizi, hep birbirimizden habersiz hissettik, sonra da olanlara mal ettik. Sevisirken hic sarki acmadin. Hic en sevdigim ezgileri mirildanarak uyutmadin beni. Uyutmadik birbirimizi.
Daha onlarca sevdigim sey var, ama ne yazabilecek ne de soyleyebilecek kadar gucluyum. Bu kadar sevdigim sey varken, en sevmedigim seyleri bulabilmene hayran kaliyorum bazen: Tutarsiz hickiriklar. Kopuk hayatlar. Yarim kadinlar, ceyrek adamlar.
23 Kasım 2010 Salı
Kop-uk.
Gönderen tyler dördın zaman: 22:20
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 cokguzel bir sayidir.:
Yorum Gönder